Çocukluğumun saf ve düşünceli günlerine rastlar 1979 yılı. O günlerde Kayseri’de ortaokul öğrencisiydim. Caddelerde, sokaklarda iç savaş görüntüleri vardı; korkuyordum. Gazetelerden okuduğum, ajans haberlerinden duyduğum, öğretmenlerimden öğrenebildiğim kadarıyla zor günlerden geçiyorduk; umutsuzluk içerisindeydik. Daha geçen yıl, 1978’in sonunda Maraş’ta katliam olmuştu. Günlerce haber alınamadı Maraş’tan. Gazeteler, ajanslar çaresizdi; ne olup bittiği ile ilgili sağlıklı haber almak neredeyse imkânsızdı. Çocuk yüreğimle endişeyle izliyordum olup bitenleri.
Bir önceki yıl gibi 1979 da iyi başlamamıştı; hem de hiç iyi başlamamıştı. 1 Şubat 1979’da Milliyet gazetesinin genel yayın yönetmeni gazeteci Abdi İpekçi evinin yanı başında öldürülmüştü.
Çocukluğumun bu derin acısına ilerleyen yıllarda yeni acılar eklendi. Akıp geçen şu zamanda ne çok şairimizi, yazarımızı, aydınımızı, gazetecimizi göz göre göre yitirdik; onulmaz bir umarsızlıkla, anıları önünde saygıyla eğildik…
|