22 Mart Dünya Su Gününüz kutlu olsun...
Günün amacı, tüm dünyada çeşitli yönleriyle su hakkında farkındalık ve bilinç oluşturmak, "suyun değeri"ni her yıl için belirlenen özel bir tema odağında dile getirmek...
Günümüzün “eşitsiz dünyası”nda ne anlam ifade eder “suyun değeri”? Diğer doğal kaynaklar gibi su da yeryüzünde eşitsiz dağılmıştır. Sermaye, petrol, nüfus, hastalık, mutluluk, iyilik, kötülük vb. nasıl yeryüzünde eşitsiz dağılmışsa öyle. Herhangi bir dünya fiziki haritasını açıp baktığımızda okyanusların kara parçalarını çepeçevre sardığını; nehirlerin çoğu zaman ülke sınırı tanımaksızın kara parçaları arasından salına salına denizlere, denizlerin de okyanuslara aktığını görürüz.
Bir dönem "hava bedava, su bedava" denilirdi; "havadan sudan konuşmak" deyimi yaygındı…Şimdi öyle mi: Hava da su da pahalı; havadan sudan konuşmak artık önemli. Suyun önemi hiç kuşkusuz “ikame edilemezliğinden”, yerine başka bir "şey"in konulamazlığından kaynaklanmakta. Alınıp satılır bir meta kapsamında "su ekonomisi" ile ilgili tartışmaları şimdilik bir kenara bırakıp, suyun yaşam için, tüm canlılar için doğal bir kaynak olduğunu vurgulamak sanırım en iyisi.
Her şeyi yerinden yurdundan ettiğimiz gibi nehir havzalarındaki suyu da yerinden yurdundan ediyoruz. Yolundan saptırıp boruların içine hapsediyoruz. Birleşmiş Milletler, güvenli içme suyuna erişimi “kullanıcının evine en fazla 1 kilometre mesafedeki bir kaynaktan kişi başına günde en az 20 litre suya erişim” olarak tanımlamaktadır. Bugün gelişmekte olan ülkelerde 1 milyardan fazla kişi güvenli içme suyuna erişimden yoksundur. Bu yüzden de hastalanma ve ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadır! Bugün dünyada 2,5 milyara yakın insan temel sağlık hizmetlerinden yoksundur! Ayrıca, “su zengini” ve “su yoksulu” olarak “sınıflandırılan” ülkeler arasında bir gerçeklik olarak var olan su kullanım oranlarındaki büyük “eşitsizlik”, “ne yapalım su kıt, herkese yetmiyor işte!” denilerek, “su kıtlığı” söylemleriyle asla perdelenmemelidir.
"Suyun değeri” gerçekten bir anlam ifade edecekse, öncelikle, güvenli içme suyuna erişemeyen 1 milyardan fazla insanı suyla buluşturmakla işe başlamak gerekir. Gerçekçi stratejilerle suya erişimin önündeki “engeller” aşama aşama kaldırılabilirse, en azından bu yönde Birleşmiş Milletler öncülüğünde dünya çapında bir işbirliği ve dayanışma bilinci geliştirilebilirse gelecek için daha iyimser olabiliriz. Oysa, yeryüzünde güvenli içme suyuna erişemeyen insan sayısı ve oranı azalmamakta, ne yazık ki her geçen gün artmaktadır. Etkili önlemlerin alınmaması durumunda, güvenli içme suyuna erişememe, buna bağlı olarak tetiklenebilecek salgın hastalık ve ölüm tehlikesi sorunlarının, dünyanın çeşitli yerlerinde kitlesel ve trajik “insanlık durumlarına” dönüşebileceğini öngörmek kâhinlik olmasa gerek!
Dünya çapında çeşitli yöntemlerle su kaynaklarının özelleştirilmesi yoksulların sağlıklı, güvenli suya erişimini her geçen gün daha fazla sınırlamaktadır. Yoksullar gelirlerinin yaklaşık yüzde 5-10’unu suya ödemektedir. En güvenilir olması gereken su şebekelerine olan güven azalmakta, damacana ve pet şişelerde sunulan ambalajlı içme suyu tüketimi artmakta, daha doğrusu insanlar ambalajlı su tüketimine adeta mecbur bırakılmaktadır.
Su hiç kuşkusuz yaşamsal bir değerdir. Yalnızca insanlar için değil, tüm canlılar ve ekosistemler için yaşamsaldır. Bu yaşamsal değeri, “su ekonomisi”nin basit bir “girdi”sine indirgemek, kısa vadede “yatırımcısına” bir “getiri” sağlayabilir belki ama uzun vadede tüm insanlığa bedel ödetir! Benzer yaklaşımlar geçen yüzyılda “petrol savaşları”na yol açmıştı, umarım bu yüzyılda insanlık bölgesel ya da küresel “su savaşları”yla yüzyüze kalmaz.
Yaşamın kaynağı olan su ile barışsak; suyu, bu eşsiz, ikame edilemez değeri, “ihtiyaç”la sınırlı iktisadın dilinden kurtarıp, ait olduğu alana, doğal hayata iade edebilsek ne güzel olur!..