ibrahim@ibrahimberksoy.com.tr

Özgeçmiş
Buradasınız: Anasayfa / Özgeçmiş
Özgeçmiş

İBRAHİM BERKSOY

ibrahimberksoy@tr.net, ibrahim@ibrahimberksoy.com.tr, www.ibrahimberksoy.com.tr 

1965 yılında Kayseri’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. Kayseri Lisesi’nden mezun olduktan sonra ODTÜ’de Makina Mühendisliği bölümünde üniversite eğitimine başladı. 1991 yılında üniversite eğitimini tamamlayarak çalışma hayatına atıldı. 2003 yılı ortalarına değin  Kayseri’de bir kamu kuruluşunda (TAKSAN) mühendislik yaptı. Çalıştığı kuruluş özelleştirilince Ankara’da Devlet Su İşleri’ne (DSİ) tayin oldu. 2020 yılı Mart ayında DSİ’den emekli oldu. 1995-1996 yılları arasında yaklaşık altı ay süreyle Japonya’da Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından düzenlenen grup eğitim kursuna katıldı. 1992-1996 yılları arasında Kayseri’de bir grup şair, yazar ve edebiyatseverle birlikte Eşik adlı bir kültür-sanat-edebiyat dergisi yayımladı. Başta Eşik, Kavram-Karmaşa, Damar, Varlık, Virgül, Cumhuriyet Kitap, Şiir Odası, Kurgu Düşün Sanat Edebiyat ve ODTÜ’lüler Bülteni olmak üzere çeşitli dergilerde yazıları yayımlandı. İspanya ve Brezilya gezilerinden edindiği izlenimleri Gezinin Poetikası adlı kitabında okurların beğenisine sundu. Kültür, sanat, edebiyat ve gündelik hayata dair denemelerini Akıntıya Karşı Aykırı Düşünceler, şiir üzerine düşüncelerini ise Şiir Okuma Anları adlı kitaplarında topladı. Gezip gördüğü ülkeler arasında Japonya, Singapur, Tayland, Hollanda, İsviçre, Tunus, Fransa, İspanya ve Brezilya yer almakta. Türkiye Edebiyatçılar Derneği üyeliğinin yanı sıra, ODTÜ Mezunları Derneği’nde ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında  görev almakta. Ankaralı gezginlerle bir arada olmak için Ankaralı Gezginler Grubu’na katıldı. 2020 yılında kendi isteğiyle DSİ’den emekli oldu. Memleketi Kayseri’de yaşıyor.

Yayımlanmış Yapıtları:

Akıntıya Karşı Aykırı Düşünceler (Deneme, Suteni Yayıncılık, Ankara, Nisan 2000)

Şiir Okuma Anları (Deneme, Damar Yayınları, Ankara, Ocak 2005; Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ekim 2013)

Gezinin Poetikası (Deneme-Gezi, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Ağustos 2011)

***

  • Edebiyat

        Şiir,öykü ve roman en çok ilgi duyduğum yazın türleri. Bu türlerin seçkin örneklerini okumak benim için gerçek bir şölen.

  • Gezi

Yurtiçinde ve yurtdışında yeni yerler görmek, yeni insanlarla karşılaşmak benim için artık "ilgi alanı" olmanın ötesinde bir "tutku". Bugüne değin olanaklarım ölçüsünde pek çok yer gezdim, pek çok insan tanıdım. Gezilerden edindiğim izlenimleri çevremdeki insanlarla hep paylaştım.

  • Sinema-Tiyatro

Sinemada güzel bir film izlemek, dördündü boyutu izleyiciye açılan tiyatro salonunda başarıyla kurgulanmış bir tiyatro oyunu izlemek benim için artık "doğal ilgi alanı" sayılır.

  • Müzik

Değişik ülkelerin halk ezgilerini dinlemek, bu ezgilerden oluşan kapsamlı bir arşiv oluşturmak en çok önemsediğim ilgi alanlarım arasında. Böylelikle dünyanın dört bir yanındaki insanların duygulanımlarını anlayabiliyor, onların ezgilerini mırıldanabiliyorum.

***

Öteden beri yazılı kültürü kendi düşünsel gelişimimin başköşesine yerleştirmiş bir “okur” olmayı çok önemsedim. Yazılı kültürün, yerini popüler kültürün -diğer bir deyişle tüketim kültürünün- sabun köpüklerine bırakıp, sessiz sedasız kültürel ortamımızdan çekilişini  kanın damarlarımızdan çekilişine benzetiyorum. İşte ben okuyarak ve yazarak bu kan kaybını önlemeye çalışıyorum. Öncelikle bir “okur” olarak yazılanı okuyor, yazara sesimi katıyorum. Yazmak bir “çığlık”,  okumak ise o çığlığa “ses” vermektir. 

Tarihe düşülen her not, yazılan her güzel şiir, ufuk açıcı her deneme, her sıcak öykü, tutkulu her roman bir gün okuruyla buluşur. Bugün değilse yarın, yarın değilse öteki gün; ama "bir gün mutlaka"... İşte bu güzel beklentidir ki bendeki "umutsuz çığlığı" bir anda umuda dönüştürüveriyor.

İnsanın doğal ve duygusal dünyasına yabancı, yabancı olduğu kadar da aykırı hiçbir teknolojiye kendimi yakın hissetmiyorum. Bugün teknoloji neredeyse "bilişim teknolojisi"ne endekslendi. Bütün her şey en hızlı iletişimin gerçekleştirilmesi üzerine odaklanmış durumda. "Düşünce hızında çalışmaktan" söz ediliyor. Hız, teknolojik ilerlemenin "kâbesi" olmuş. Onca baş döndürücü hız, ne yazık ki insanın özünü de "aynı hızda" yıkıma uğratıyor. Bu "hız sevdası", iletişim kurmak isteyen insanları birbirine yaklaştırmıyor, birbiriyle ya yarıştırıyor, ya da çarpıştırıyor... İkisinin de sonucu insani değil!

Bu bağlamda 1800'lü yıllarda, Amerika'lı şair Walt Whitman'ın, gelecekte er-geç bulunacak bir yaşam tarzının sözcüsü olma yükünü sırtlayarak, umulmadık sadelikle, gürül gürül bir sesle, bir solukla bizlere armağan ettiği şu iki dize her aklıma düştüğünde  yolumu aydınlatıyor ve onca can sıkıntısına, tatsızlıklara, iletişimsizliğe rağmen bana yaşama sevinci veriyor:

"Yabancı, yolunun üstünde bana rastlarda, konuşmak istersen, niçin konuşmayasın?

Ya da ben niçin seninle konuşmayayım?"

Yazmak benim için en genel anlamda yaşamdan  edindiğim duyarlıkları yansıtmak ve başkalarıyla paylaşmaktır. Bir anlamda, yazarken,  Ataol Behramoğlu'nun "yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var" dizesini okuyarak, öğrencisi olduğum ve hep öyle kalacağım hayattan öğrendiklerimi, tıpkı bir "ayna" gibi, bakmak isteyenlere göstermek istiyorum. Bir ayna olarak yazdıklarımı birisinin bir gün eline alıp yüzüne tutması ve  bir an için bile olsa kendisine bu aynadan bakması en büyük dileğim.

Geleceğe yönelik en büyük isteğim, yaşadığımız dünyanın "matematiksel kurgu" ve "şiirsel estetik" üzerine kurulması.

***

 

Akıntıya Karşı Aykırı Düşünceler (Suteni Yayınları, Ankara, 2000)

Kültürel ortamımızın biçimlendirilişinden, taşralılık olgusuna; anadil kavramından, yabancılaşmaya; düşünce ve örgütlenme özgürlüğünden, dinin politizasyonu gerçeğine; ülkedeki bitmez tükenmez furyalardan, derin depreme; postmodern seçimlerden, medyanın yalancı gerçeğine; öykünün güzel yüzünden, şiirin yükselen değerlerine uzanan bir perspektiften akıntıya karşı aykırı düşünceler... Her yazı sonuçta bir duyarlığın ifadesidir. Kimi zaman söylenecek söz olur yazı, kimi zaman romantik bir duygulanım, kimi zaman da bir çığlık...

***

        

Şiir Okuma Anları (Birinci baskı: Damar Yayınları, Ankara, 2005; Genişletilmiş ikinci baskı: Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 2013)

Şiirlerin ve şairlerin dünyasına karanfil kokulu çay eşliğinde bir yolculuk önerisi… Şiiri, "hayatın turnusol kâğıdı" olarak algılayan yazılar… Benim algı dünyamda şiir hayat demektir. Şairlerin en güzel şiirleri hiçbir dönemimde beni yalnız bırakmadı. Bugüne değin iğneyle kuyu kazarak geliştirdiğim duygu, algı ve düşünce dünyamı güzelleştiren, derinleştiren, zenginleştiren, 'insani kılan' öz hiç kuşkusuz şiirdir. Ayrıca, has bir şiir okuru olmak, özellikle şairler nezdinde, şair olmak kadar önemli ve değerlidir. Ben de işte kendimce iyi bir şiir okuru olmanın tadını çıkarmaya çalışıyorum... Bir şiir okuru olarak bugüne değin ilgimi çeken, üzerinde önemle durduğum, şiirlerini nerede görsem okumaya çalıştığım şairlerin dünyası üzerine yazılmış denemelerden oluşuyor. Melih Cevdet Anday'ın, Attilâ İlhan'ın, Ahmet Oktay'ın, Hilmi Yavuz'un, Metin Akbaş'ın, Ataol Behramoğlu'nun, Ahmet Telli'nin, Ahmet Ada'nın, Tahir Abacı'nın, Abdülkadir Budak'ın, Adnan Yücel'in, Emin Akdamar'ın, Haydar Ergülen'in, Ahmet Erhan' ın, Kadir Aydemir'in şiir dünyalarını kendimce değişik açılardan ele aldım. Kitabımda "haiku"ya, o kısacık Japon şiir tarzına adanmış özel bir bölüm ayırdım.

***

 

Gezinin Poetikası (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 2011)

Yaşadığımız yerden uzağa, binlerce kilometre uzağa gidip oralarda unutulmaz günler geçirdikten sonra sağ salim evimize döndüğümüzde, gezip gördüklerinizi, yaşadıklarınızı, izlenimlerinizi anlatmak isteriz… Siz olsanız istemez misiniz? İspanya'nın Valencia kentinde, sonrasında da Sao Paulo'dan Rio de Janeiro'ya Brezilya'da edindiğim izlenimleri anlattım Gezinin Poetikası’nda…

 

 

 

 

Barcelona Mavisi (2022)

Akdeniz’in kıyısında masmavi bir Katalan şehridir Barcelona...

Gün boyunca masmavi bir gökyüzü eşlik eder gezilerinize. Kızıl havaların doyumsuz seyriyle başlayan akşamlar, lacivertimsi bir gece maviliğinde ezgili bir şölen gibi öylece sürer gider.

Barcelona’da müzik enstrümanları satan kimi mağazaların vitrinlerinde masmavi klasik gitarlar görürsünüz. Dünyanın en uzun yüzyılının en hüzünlü ezgileri her dönemde çalınsın diyedir o mavi gitarlar... Barcelona’da gitar da Blues da Endülüs’ün Flamenkosu da mavidir, masmavidir... Flamenko’nun unutulmaz üstadı Paco de Lucia’yı anarak söylemek gerekirse, Flamenko, gitarın yırtılan ipek sesiyle dile gelen, çığlık çığlığa kırmızı, kıpkırmızı bir maviliktir.

Barcelona’da hemen her yer yürüyüş mesafesindedir. Barcelona mavisinin peşine düşenler, Kristof Kolomb anıtından Katalunya meydanına kadar la Rambla caddesi boyunca yürürken mavinin bin bir tonuyla fazlasıyla karşılaşacaklardır...

Bu kitap esas olarak Barcelona mavisinin izini süren bir anı-anlatı kitabı. Ama Barcelona’yla sınırlı değil. İçinde gezip görmeye doyamadığım baştan sona bir İspanya var. Valencia, Castellon, Benicassim, Peñiscola, Madrid, Toledo, Granada, Majorca… Bir de birkaç kez gidip gördüğüm Paris var…

Anlatacak çok şey var… Başta dedim ya; Barcelona, Akdeniz’in kıyısında masmavi, güleryüzlü bir Katalan şehridir...

 

***

 

Walt Whitman’ın şöyle güzel iki dizesi vardır:

 “Hey yabancı, yolunun üzerinde bana rastlar da benimle konuşmak istersen neden konuşmayasın

Ya da ben neden seninle konuşmayayım”

Benzer bir duygudaşlıkla okuruma şöyle seslenmek isterim:

Eğer yolunuzun üzerinde bu kitaba rastlar da okumak isterseniz neden okumayasınız

Ya da neden ben bu kitabı yazmış olmayayım…

 

 

 

 

Yazı ve yayınlara ulaşmak için...